Merhabalar!
Bu kez arayı çok fazla açmadan, az da olsa bir şeyler yazmak istiyorum. Bu aralar, her zamankinden daha fazla sanırım, depresif hissediyorum kendimi. Artık üzerimde gri bulutlar yok, ben gri bir buluta dönüşmüşüm gibi hissediyorum hatta. Güzel şeyler yazabilmek, hoş gelişmelerden bahsedebilmek isterdim. Okudukça moraliniz belki bozuluyordur. Maalesef, elimden gelen bir şey yok sanırım. Çok üzücü geliyorsa da okumazsınız, olur biter (!). Duygularımın ve düşüncelerimin ağırlığı altında ezildiğim, göğsümdeki daralmalardan kurtulamadığım için yeteri kadar eğlenceli de görülmüyorum galiba. Eskiden, benimle uzun uzun vakit geçirmek isteyenler bile şu an yanımdan ayrılmak için dakika sayıyor gibi hissediyorum.
O kadar saçma ve bunaltıcı bir durum ki bu, gri bulutlar aktive oluyor ve hatta her an sele sebep olacak kadar fazla sıvıyla mücadele ediyorum. Olur olmadık yerde neden beni rezil etmeye çalışıyorsunuz diyorum hatta, ama onların da üzerine gidemiyorum. Çünkü kimse anlamasa da ben onları anlıyorum. Sahi, en azından kendi kendimi anlamakta çok zorluk çekmiyorum. Ama işte insan hiçbir zaman elindeki ile yetinmiyor, hep daha fazlasını istiyor. Keşke sadece ben değil de başkaları da beni anlasa, en azından çaba gösterse diyorum. Ama nafile! Anlaşılmaya çalıştıkça daha da çıkmaza giriyor insan. Çünkü asıl çabayı göstermesi gereken, anlaşılmak isteyen değil de anlaşılmayı beklediğimiz kişi. Aynı dili konuşmak, benzer hayatlar yaşamak da çözüm olmuyor bu duruma.
Anlaşılmayı istemek, böyle bir beklenti içinde olmak da insanı epey yoruyor. Kendinizi de sorgulamaya başlıyorsunuz bir noktada. Abartıyor muyum acaba, zamana bırakayım biraz diye düşünmeye başlıyorsunuz. En kötüsü! Neden abartıyor olduğunuzu düşünesiniz ki? Bu hayatta insan neden var oluyor sanıyorsunuz? Anlamak ve anlaşılmak değil mi herkesin gayesi? Saatlerinizi, günlerinizi ve belki aylarınızı geçiriyorsunuz bu insanlarla. En azından bu kadarını beklemek hakkınız değil mi?
"Ummazsanız küsmezsiniz"
Küsmek bile beklentiden oluyor işte. Ama neden beklentiye giriyoruz o zaman? Üzüleceğimizi de tahmin ediyoruz aslında. İstemli olmuyor bazı şeyler. Karşınızdaki sizi beklentiye sokuyor ve sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Bu noktada, beklentiye girdiğimiz için kendimizi mi suçlamamız gerekir?
**Bunlara ek olarak şunu da belirteyim, biz kadınların 10 yaşında üzerine düşündüğümüz konular hakkında 25 yaşından sonra (o da bir ihtimal) düşünmeye başlayan erk*kler (hatta genellikle düşünüp yine de mantıklı sonuçlara varamayan), kadınlara tavsiye vermeden önce biraz haddinizi bilmenizi tavsiye ederim. Emin olabilirsiniz ki, kişisel gelişimimizi çok daha erken yaşta tamamlayıp, sizin varmaya çalıştığınız olgunluğa sizden kat be kat daha erken vardığımızı unutmayın. Bir çık, bir dolaş havan değişsin tavsiyelerinizi de kendiniz uygulayabilirsiniz, zira kadınlara ne yapması gerektiğini söyleyebilecek kadar yetkin olduğunuzu sanmıyorum.
Buraya kadar okuyan varsa eğer, teşekkür ederim. Bir sonraki yazıyı umarım gri bir bulut olarak yazıyor olmam. Sizin gri bulutlarınız da umarım yok olur, yani istiyorsanız tabii.
Öneri şarkıyı dinlemek için tıklayabilirsiniz!
No comments:
Post a Comment