Something not Special for All of Us

Tuesday 13 August 2024

SMILE, BOYS LOVE "POSITIVE" GIRLS (!)



 

Yine bir süre ara verdikten sonra yazı yazmaya karar verdim. Yazmadığım bu süreçte biraz hastane işleri (iyiyim!), gezi ve mental yorgunluk ile vaktimi geçirdim. Temmuz ayı gerçekten hem çok uzun hem de yorucuydu (her anlamda). Ağustos ayının ilk yarısı bitmek üzere ve temmuz ile yarışmaya aday bence. Zamanın bu kadar göreceli olması korkutuyor mu sizi? Benim kaygı seviyemi çokça artıran bir şey bu, özellikle pek de iyi geçmeyen bu dönemleri düşündüğüm zaman. 

Beklentiler hakkında birkaç şey yazmak istiyorum. Sizce kendinizden ve/ya bir başkasından bekledikleriniz gerçekten yüksek seviyede mi? Ya da ne derecede normal oluyor bu beklentiler? Ben gerçekten de değer verdiğim insanların benden bir şeyler beklemesinden ve gerekiyorsa çaba harcamaktan hiç gocunmuyorum. Bu dönem insanları ile gerçekten anlaşmakta en zorlandığım konulardan biri bu sanırım. İnsanlar, birbirleri için çaba harcamaya değer görmüyor, her ne kadar değer verdiklerini hatta o insanları çok sevdiklerini söyleseler bile. Bu benim anlayabileceğim bir şey değil gerçekten. Daha önceki yazılarımda da çaba harcamanın ne kadar değerli olduğundan bahsetmiştim sanırım. Sizin için birilerinin çaba harcamasını, onlardan bunu yapmalarını isteseniz hatta yalvarsanız dahi ulaşamayacağınız bir şey olduğunu anladığım zaman gerçekten büyük bir hüsran yaşamıştım. İdrak etmekte, daha doğrusu kabullenmekte güçlük çektiğim bir konu hala, sanırım.  

Peki ya fark edilmek hakkında ne düşünüyorsunuz? Yani bir ortamda bulunmanızın yanı sıra insanların sizin varlığınızı tamamıyla kabul ettiği o durumdan bahsediyorum. Siz fiziksel anlamda o ortamda, o insanın/insanların yanında olabilirsiniz, fakat bu fark edildiğiniz anlamına gelir mi? Değer görmek, önemsenmek, birilerinin sizi gerçek anlamda duyabilmesi çok kıymetli bence. Aksi halde insanlar bu kadar yalnız hissetmezdi galiba. Tam bir şeytani plan, Mojo Jojo'dan şüphelenmeden edemiyor insan! :D 
Bu kadar yazdıktan sonra uzun lafın kısası diyerek bir yere bağlamayacağım. Unutmadan, geçenlerde yine çok güzel iki film izledim. Bir anlamda birbirlerine benziyordu bence, Kabahat (2022) ve Monster (2023). Öyle ilginç ki, Kabahat filmini izlerken insan pek de yabancılık çekmiyor. Bu coğrafyada ergenliğini yaşamış (hala ergenlikten mezun olamamış) kızlardan biri olarak, filmdeki olaylar bir kenara, duyguları hissetmiş olmam çok da ilginç sayılmaz sanırım. Mustang (2015) filmine kıyasla daha gerçekçi ve geniş bir kitleye hitap edebileceğini düşünüyorum. Bu iki filmi de kıyaslamak pek mantıklı olmasa da, iki filmin de taşrada genç kız olmak hakkında olmalarından dolayı araya sıkıştırmak istedim. Monster filmi için yorum yapabilecek kadar güçlü hissetmiyorum. Filmin ilk yarısında gerçeğin ne olduğunu ayırt etmeye çalışmakla geçirsem de ikinci yarısında gerçek olmaması için dua ederken buldum kendimi. Hassas biri olarak sınıflandırıyorsanız kendinizi, izlemenizi pek tavsiye etmem (sonunun izleyiciye bırakılmasını da tenzih ederek). 
Konuşmayı çok seven biri olarak, laf lafı açıyor yazarken de :) Bu yazıyı da burada sonlandırayım o zaman. Okuyan birileri varsa, teşekkür ederim (depresif bulutlarıma özenmeyin siz :))


Şarkı önerisi için tıklayabilirisinizz!!✧✦



No comments:

Post a Comment