Something not Special for All of Us

Tuesday 1 October 2024

CANNOT HEAR MY THOUGHTS

 





Alışmak nasıl hissettiriyor insana? Ben alışmaktan çok korkuyorum, ne olursa olsun. Alışmak; yaşadığımız anın, insanların ve durumların olması gerekenden çok daha "normal" olduğunu düşündürüyor. Bu beni gerçekten korkutuyor, iyi ya da kötü. Alıştığımız zaman bir şeylerin değerini hiç anlayamayız gibi geliyor bana. Bir gün önce bizi deliye döndüren, mutluluktan havalara uçtuğumuz ya da kendimizi öldürmek isteyeceğimiz her durumdan/olaydan sonra nasıl oluyor da normale dönebiliyoruz? (bazı istisnalar hariç diyeyim) Bu bir lütuf mu yoksa ceza mı, gerçekten bilmiyorum.

Neyse, hemen farklı bir konuya geçelim. İlk paragrafı yazmamın üzerinden 3 hafta geçmiş sanırım. Devamını getirecek gücü kendimde bulamadım galiba. Olur öyle şeyler, değil mi? Bazen ne hissettiğimi anlayamıyorum ve bu direkt olarak yazma kabiliyetimi sınırlandırıyor. Yazmamı körükleyen şey galiba hislerim. Bu konuda çok dürüst sayılmam aslında, ne kendime ne de başkalarına karşı. Bir noktada hepimiz bunu yapıyoruz galiba. Ya da ben biraz paranoyak olmuşum, bilmiyorum. 

Yazmamı körükleyen şeyin hislerim olduğunu söylesem de bu biraz kapsamlı bir anlatım olur sanırım. Genel olarak kötü hissettiğim ya da kötü hissetmeye daha yakın olduğum zamanlarda yazmak daha kolay geliyor bana. Çok mutlu olduğum ya da pek bir şey hissetmediğim zamanlarda yazmak pek cazip gelmiyor bana. 

Yine biraz farklı bir konuya geçeyim bari. Uzun zamandır izlemek istediğim bir film vardı (yine!). Kadınların başında geçen hikayeleri izlemeyi gerçekten daha çok seviyorum. Lady Bird (2017), katolik lisesine giden son sınıf bir kızı anlatıyor. Anne-kız ilişkilerinin, 2002 ekonomik krizinden daha sarsıcı olabileceğini göstermiş (hak verdim :D). Bu topraklarda yaşayan kızların büyük bir çoğunluğunun "mommy issues" yaşama sebebi olan mükemmeliyetçi, fazlasıyla eleştirel ve asla duygularını göstermeyen anne modelini görmüş oluyoruz aslında. Giydiğiniz kıyafetten okul seçiminize kadar, her şeyin eleştiri sebebi olması ve kabul görememenin verdiği (ki zaten ergenlik çağında olan bir kızdan bahsediyoruz) asabiyetin daha büyük yanılgılara itmesi çok olağan oluyor. (What if this is the best version?) Kendini ifade edebilmek, var olduğunu göstermek ve ufacık bir onay için deli saçması şeyler yapması bile bir noktada makul geliyor bana. Filmde beklenmedik şeyler olmuyor, ki bu benim anksiyetemi azdırmadığı için teşekkür edeceğim bir şey sanırım. Yine de her şey bir şekilde çözülüyor, biraz fazla olumlu olmuş. Bunun dışında süresi ve akıcılığı, diyalogların gerçekliği ile benim beğendiğim bir film oldu. Filmde en sevdiğim şeylerden biri prom'a en yakın arkadaşı ile katılması oldu sanırım (girlhood <3).  Dünyanın bir diğer ucunda da olsa kadınların birbirine bu kadar benzemesi beni hem şaşırtıyor hem de mutlu ediyor sanırım. O zaman tam olarak "How I love being a woman" hissini yaşıyorum!! 

Bu yazı burada bitse güzel olur bence. Okuyan varsa teşekkür ederimm. 


Öneri şarkı için tıklayabilirsinizz!!! 

** Birbirlerinden uzakta oldukları anı fotoğraflamak istedim, biraz daha anlaşılabilir geldiği için sanırım.


No comments:

Post a Comment